Yeni Sosyal Medya Yasası Yalnızca İfade Özgürlüğüne Değil Hak Savunuculuğuna Da Tehdit
Yer: Türkiye, Ankara
Tarih: 30 Temmuz, 2020
Available in: 🇬🇧 English
“İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” Çarşamba günü TBMM’den geçti.
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu olarak bir çok çevrede “yeni sansür yasası” olarak dile getirilen bu kanuni değişiklik hakkında kaygılıyız. 7253 sayılı yasa yalnızca ifade özgürlüğüne ket vurmakla kalmayacak, aynı zamanda hak savunuculuğu alanındaki çalışmalara da zarar verecektir.
Yeni yasa neleri öngörüyor?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medyayla ilgili, “Bu mecraların hukuki ve mali muhataplık tesis etmeleri için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Erişim engeli, adli ve mali yaptırımları devreye sokacağız” sözlerinin ardından taslak teklif ivedilikle TBMM’ye sunuldu.
Yasa metni mevcut yasaya sosyal medya sunucularına dair pek çok sınırlamalar getirirken sosyal medya üzerinden işlenen suçlardaki para cezalarının da artırılmasını öngörüyor.
Yeni kanunla birlikte, internet kullanıcılarının kişisel başvurularında veya kamu kurumlarının bildirimlerinde yaşanan zorlukların aşılması için sosyal ağ sağlayıcılarla muhataplık ilişkisi kurulması amaçlanıyor.
“Sosyal ağ sağlayıcı” şeklindeki yeni tanımlama ise hak savunucularının sesini en çok duyurduğu mecra olan Twitter, Facebook ve Instagram’ın yanısıra ücretsiz iletişim aracı olan WhatsApp’ı da kapsıyor.
Yukarıda belirtilen mecraların Türkiye’de temsilciliği henüz bulunmuyor, ancak yasa ile Ekim ayı itibariyle bu bir zorunluluk haline gelecek.
Kabul edilen bir başka önergeyle ise taraflara ilişkin IP adresi’nin lokalizasyonun sağlanması öngörülüyor.
Düzenlemeyle kişilik haklarına saldırı, iftira, hakaret gibi nedenlerle içeriğin engellenmesi veya çıkarılmasının yanı sıra "unutulma hakkı" da kullanılabilecek. Bu durumda kişilerin isminin geçtiği ve "kişilik haklarına saldırı" olarak nitelendirdiği paylaşımlar, Google gibi arama motorlarında görünmeyecek, yani tümüyle silinecek.
Ekim ayında yürürlüğe girecek temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcısına ise, BTK tarafından bildirimde bulunulacak. Bildirimden itibaren 30 gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde sosyal ağ sağlayıcıya BTK tarafından, önce 10 milyon lira idari para cezası verilecek.Verilen idari para cezasının tebliğinden itibaren 30 gün içinde bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, 30 milyon lira daha idari para cezası verilecek.
Yasanın tartışmalı maddelerinden birisi de, "Türkiye'den erişimi günlük 1 milyondan fazla olan yurtiçi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların Türkiye'deki kullanıcıların verilerini Türkiye'de barındırma yönünde gerekli tedbirleri alır" hükmü. Ancak bu tedbirlerin ne olacağı yasada net olarak belirtilmediği gibi, verilerin getirilmemesi halinde herhangi bir yaptırım öngörülmüyor.
Yasanın uygulanabilirliği sosyal medya şirketlerinin insiyatifinde
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’na konuşan İnsan Hakları Derneği MYK üyesi ve insan hakları hukukçusu Kerem Altıparmak da yasadaki boşluklara dikkat çekti: “Yasa metni aceleyle kaleme alınmış ve pek çok açık bulunduruyor. Yasanın bu haliyle %90’ının uygulanabilirliğinin olmadığını düşünüyorum, ancak bu durumda söz konusu sosyal medya ağlarının duruşu önemli bir rol oynayacak. Eğer bu mecralar dirayetli davranırsa ne lokalizasyon ne içerik silme anlamında yasanın öngördüğü cezalar icra edilemeyecek. Örneğin temsilci bulundurma zorunluluğuna uyan sosyal medya şirketlerine yasaya aykırılıktan bir idari para cezası tebliğ edildiğinde bu cezanın ödenmemesi durumunda şirketin el konulabilir malları olmaması durumunda söz konusu ceza kadük kalacaktır.
Siyasi iktidar bu yasayı hazırlarken kendisine dönük sonuçlarını iyi değerlendirmemiş diye düşünüyorum. Türkiye büyük bir pazar olabilir ancak söz konusu sosyal medya şirketlerinin çekilmesi durumunda ticaret büyük zarar görecek, bunun da ağır bir siyasi maliyeti olacaktır. Sosyal medya şirketlerine bu noktada düşen, ifade özgürlüğü ve temel haklara aykırı kararları uygulamamada dik duruş sergilemek. Bunun yanı sıra yasanın 9. Maddesi ile düzenlenen ‘Unutulma hakkı’na ilişkin kuralda ‘hangi arama motorlarına bildirim yapılacağı gösterilir’ şeklinde bir ifade var, ancak yasada arama motoruna ilişkin bir tanım olmamakla beraber sorumluluğuna ilişkin bir hüküm de yok. Dolayısıyla tanımı ve yaptırımı belirlenmemiş hükümlerin uygulanması mümkün olmayacak.”
Yasadaki tüm boşluklara rağmen internet üzerindeki baskıları öngören bu düzenleme hak savunuculuğu alanında tahribata yol açabilir. Sözkonusu kanunun 8 (a) maddesi uyarınca siyasi iktidara yönelik herhangi bir eleştiri, kamu düzenini tehdit olarak değerlendirilebilecek. Bu durumda eğer sosyal medya ağları dirayetli davranmayıp kullanıcı bilgilerini listeler yani bir nevi fişlemeye yardımcı olursa halihazırda Türkiye’deki ifade özgürlüğünü boğmuş olan toplu sosyal medya gözaltıları zincirleme olarak artacak, bu husus ise kişilerin otosansür uygulamasına yol açarak hak ihlallerinin duyurulmaması sonucunu doğuracak.
Sosyal medyaya sansür hak savunuculuğuna zarar verir
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu eşsözcüsü ve JinNews editörü Ayşe Güney de Gazetecilikte Kadın Koalisyonu’na verdiği röportajda yeni düzenlemenin kadın hakları açısından doğuracağı olumsuz sonuçlara değindi: “Bu düzenlemeyle, sosyal medya araçlarına denetim sıkılaşacak, bu ağlar ve kullanıcılar için sansür ve otosansür daha da artacak kısmen yaşanan ifade özgürlüğü tamamen ortadan kalkacak, haber alma hakkı ciddi etkilenecek. İnsanların tartışma ve iletişim aracı olarak da kullanılan sosyal medya özellikle son yıllarda kadınlar açısından bir örgütlenme ve deneyim aktarma alanı haline geldi. Tecavüze uğrayan, şiddet gören kadınların milyonlarca insana ulaşarak destek aldığı bir alan. Bu kısıtlama kişiyi yalnızlaştırmayı da hedefliyor.”
Ayşe Güney yeni yasanın sansür ve otosansür mekanizmalarını güçlendirerek bunun Türkiye’deki basın özgürlüğü ve gazetecilere yönelik baskıları artıracağı görüşünde: “Türkiye uzun zamandır sansür ülkesi haline getirildi. Birçok basın kurumu kapatıldı. Muhalif medya,erişim engeli, haber kaldırma, program yayınını durdurma ve ekran karartma gibi bir çok ceza ile karşı karşıya kaldı. Sosyal medyada yapılan paylaşımlar suç sayılarak onlarca insan tutuklandı ve yargılamalar hala devam ediyor.
Basın ve ifade özgürlüğü açısından tablo bu kadar karanlıkken, şimdi birde sosyal medya yasa düzenlemesi bu tabloyu iyice karanlığa boğacak. Sansür o kadar fazla uygulanıyor ki artık bireyler otosansür uyguluyor kendilerine. ‘Bunu yazma dava açılır’ en çok duyduğumuz sözlerden biri. Bir an önce bu yanlış düzenlemeden vazgeçilerek, demokrasi adına adım atılmazsa Türkiye özellikle biz kadın gazeteciler açısından yaşanılmaz bir ülke haline gelecek.”
“Bu yasa avcının tarihini anlatmaya yönelik”
Mezopotamya Ajansı Dış Haberler Editörü Gözde Çağrı Özköse ise düzenlemenin geri dönülmez tarihi tahribat yapacağı yorumunda bulundu: “Sosyal medya 'düzenlemesi' meclisten geçti. Ama eminim Türkiye'nin %70'inden fazlası bunu bilmiyor. Bu hali hazırda medyamızın elegeçirilmiş olmasından kaynaklanıyor. Bilen yüzde otuz bilmesin diye gelen bu kanun ise hükümetin 'suç' olarak gördüğü (aklımıza gelen gelmeyen her şeyi kapsıyor) paylaşım, haber, yorum karşısında, 'sosyal ağ sağlayıcı' olarak tanımlanacak gerçek veya tüzel kişilerden üye bilgisi isteyecek. Üye bilgisini alan devlet bu bilgiyle kişileri 'Vatandaş Takip Sistemi'ne dâhil edecek ve sosyal medyada anlık sanal polisler vatandaşın peşine düşecek. Bazı yazışmaların ve paylaşımların silinmesi istenecek. Silinmezse, para cezası, silinirse, arşiv de silinsin istenecek. Kişilik hakları ihlali gerekçesi ile sadece erişim engellenmeyecek, içerikler de çıkartılacak. Sansür genişleyecek, geriye dönük tüm eleştirel içerik taşıyan haberlerin ve paylaşımların silinmesi sağlanacak. Bu içeriklerin adresleri de arama motorlarından çıkartılacak. Yani kanunla, sadece günceli değil, tarihi bile sansürleme amaçlanmaktadır. Eğer bir temsilci bulundurulmazsa bant daraltmaya kadar varan yaptırımlar öngörmektedir.
Gazeteciliğin suç sayıldığı Türkiye’de internet ve Sosyal Medya Platformları, iletişim kurmak, doğru bilgiye erişmek ve örgütlenmek için en etkin kullanım alanlarıdır. Bu yasa ile tüm özgürlük mücadeleleri engellenebilecek. Geçmişin yaşanmış iyi ve kötü her türlü belleği silinecek, yok edilecek. Tarih yeniden yazılacak. Bir Afrika atasözü der ki 'Aslan kendi tarihini yazmadığı sürece, tüm hikayeler avcıyı yüceltecektir'. İşte bu yasa, artık avcı'nın yasasıdır.”
Muhalefet eleştirel içerikleri arşivlemeli
YolTV muhabiri ve Gazetelink editörü Derya Havin Güngör ise yasaya yönelik eleştirisinde kamuoyunu ve gazetecileri arşivleme çalışması yapmaya davet etti: “Almanya'nın örnek alinarak hazirlandigi söylenen sosyal medya yasası bir gecelik bir 'çalışma' sonucu Meclis'ten geçti. Bir kere bu yasanin iyi niyetli olmadığı daha ilk aşamada ortaya çıkıyor. Almanya'nın 2 yillik kapsamlı bir çalışmadan sonra çıkardığı yasa, biz de bir gün önce muhalefetin önüne geliyor. Ertesi gün Meclis'ten geçirilmek üzere toplaniliyor. Bu bir ‘oldu bitti’ yasasıdır.
AKP iktidari ve zihniyetinin amacı ve yol haritası artik gün gibi ortada. Akp dislike'larin, "her sey cok guzel olacak" sloganının intikamini aliyor. Bu yasa, mesela secim surecinde en cok muhalefete zarar verecek. Hatirlayin, seçim sürecinde gundem belirleyen muhalefet olmuştu. Coskulu bir heyecan vardi. İktidar ancak muhalefeti taklit edebildi. Bu mecralarda heyecan uyandirmaz hale geldiler. Ne ülkeyi ne de interneti yönetebiliyorlar; çağın çok gerisinde kaldılar. İktidar her gun "daha cok özgürlük" vaadiyle daha dar alan sunuyor. Denizden cikarip süs havuzuna, oradan çıkarıp ici su dolu küçük bir poşete sikistirip her gun yasam alanini, nefes alanını daraltıyor. İşin önemli bir kısmı muhalefeti ve muhalifleri susturmak ama sanirim en onemli kismi türlü yolsuzlukların ifşa edildiği arşivler.
Bu arşivlerin geleceğe taşınması çok önemli. Muhalefet bu yasayi engelleyemeyecegini biliyordu/ biliyorduk. Engellemek için harcanan zaman ve enerjinin arşiv konusunda harcanmasını çok daha önemli buluyorum."
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu olarak Türkiye’deki sansür ve baskıları endişe ile takip ediyoruz. Kerem Altıparmak’ın da değindiği üzere mevcut değişikliğin yankıları en erken iki yıl içinde görülebileceğini göz önünde bulundurarak çok geç olmadan bütün siyasi aktörlere ve kamuoyuna Türkiye’deki demokrasi ve temel hakları gözetmeleri çağrısında bulunuyoruz. Bununla beraber sosyal medya ağlarını ifade özgürlüğünü ve iletişim hakkını ihlal eden düzenlemelere karşı dayanışma yapmaya çağırıyoruz.
...
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, kadın gazetecilere yönelik küresel bir destek örgütüdür. Dünyanın dört bir yanındaki birçok ülkedeki kadın gazeteciler için mentörlük projesine öncülük eden ve kadın gazeteciler için özgür basın ortamına odaklanan ilk örgüttür. Kadın Gazeteciler Koalisyonu olarak dünyanın herhangi bir yerindeki kadınlara yönelik her türlü suistimalin durumunu ayrıntılı bir şekilde belgelemekteyiz. Bireyler ile kurumları bir araya getiren sistemimiz, kadın gazetecilerin endüstride çalışmasına yardımcı olmak için gereken deneyim ve danışmanlığı bir araya getirir. Amacımız, kadın gazetecilerin güvenle çalışabileceği ve gelişebileceği güçlü bir mekanizma geliştirilmesine yardımcı olmaktır.
Daha fazla bilgi için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz: www.womeninjournalism.org.
Teklif yasalaştı. Boşluk şu. Yasa eğer bir temsilci bulundurulmazsa bant daraltmaya kadar varan yaptırımlar öngörüyor. Ama temsilci atandıktan sonra verilecek yaptırımlar sadece para cezası. Şöyle diyelim, Twitter temsilciyi atadı. Ofise de bir sandalye ve masa aldı. https://t.co/jBMqTZsXRg
— Kerem ALTIPARMAK (@KeremALTIPARMAK) July 29, 2020
The Coalition For Women In Journalism closely monitors the incidents in Turkey with great concern. Since March 8, Women's Day, police violence against women journalists increasingly continues in the country. As the coalition, we urge the Turkish state to provide a free environment for journalists. Following the news is our most fundamental democratic right to report. We demand the immediate release of our detained colleagues. Journalism is not a crime. Journalism cannot be prevented.
If you have been harassed or abused in any way, and please report the incident by using the following form.